“Kısıtlananlar olduğu sürece özgürlük iktidardır.”
Türkiye’de yapılan akademik çevirilerden belki en önemli katkılardan birini aldığımız Bauman kitaplarından bir yenisi Ayrıntı Yayınları aracılığıyla ve Zülküf Kara’nın derlemesiyle okuyucularla buluştu. Zygmunt Bauman isminin modernlik ve post-modernlik alanında yaptığı analizler ve Türkiye’deki sosyal bilimlerin gidişatı açısından önemli bir öneme sahip olduğunu belirtmek gerekir. Bauman’ın “bir kişinin özgür olabilmesi için en az iki kişi gereklidir” sözüyle yola çıkan Ayrıntı Yayınları’nın şu ana kadarki sekiz adet Bauman çevirisinin yanı sıra, Zülküf Kara’nın derlediği ve Bauman üzerine Türkiye’de yazılan ilk kitap olma niteliğiyle “Bauman Sosyolojisi” de okuyucularla buluştu.
Kitap hakkında konuşmaya başlamadan önce, Türkiye’deki sosyoloji biliminin önemli isimlerinin kaleme aldığı metinlerin derleme kuram kitaplarında yapılan en önemli hatalardan biri olan “düşünür hakkında aynı şeyler söyleyen, birbirini tamamıyla destekleyen, kopuk ve dağınık derleme metinleri” olmadığını hatırlatmak gerekir. Tam aksine birbirini tamamlayan ve Bauman sosyolojisi üzerine oldukça toparlayıcı bir kaynak olduğunu belirtmek gerekir.
Aslında, Bauman’ın düşünsel rotası ve sosyolojik dehasının tek bir teorik yönelime sahip olmadığını göz önünde bulundurduğumuzda, böyle bir kitap derlemenin özel bir titizlik gerektirdiğini daha iyi anlayabiliriz. Farklı ekoller ve okullar çevresinde dolanması, onların arasındaki duvarlara olan tepkisi bir bakıma Bauman’ın kuramsal rotasının izini sürmeyi de zor bir maslahat haline getiriyor. Fakat, bu bile Bauman okumanın önemli getirilerinden biri olabilir. Kuramsal alandaki geçirgenliğinin yanı sıra, sosyoloji biliminin metodu hakkında da daha saydam çizgilere sahip olunması gerektiğini belirten Bauman’ın argümanları kitap genelinde bu doğrultuda sunuluyor.
Kitabın girişindeki ilk metin olan Zülküf Kara’nın “Bauman’ın İzinde” yazısında Bauman’ın hangi kuramsal, düşünsel ve entelektüel menşelerden beslendiğini görebiliriz. Bu yazı, sosyoloji bilimiyle uğraşmayan veya Bauman’ı tanımayan bir okuyucunun Bauman hakkında bir kitap okumak için ihtiyacı olan çok yerinde bir giriş metni olmuştur. Bauman’ın düşünsel yolculuğunda Marx’tan Habermas’a, Camus’dan Gramsci’ye ve Foucault’dan Levinas’a nasıl bir etkileşim içinde ilerlediği bu metin sayesinde kavranabilir. Kısacası, bu giriş metni aracılığıyla okuyucu Bauman sosyolojisinin ana hatların çıkarabilir ve kitabın tamamına kuş bakışı bir açıdan bakma şansı yakalayabilir.
Kitabın devamında, Sıtkı Karadeniz’in modernite ve postmodernite ekseninde Bauman’ın sosyolojisini çözümlediğini görüyoruz. Bauman’ın “Sosyolojik Düşünmek” kitabı üzerinden ilerleyen bu metinde, Bauman’ın sosyolojiyi gömen bir postmodernitenin dilinden konuşarak sosyolojiden nasıl vazgeçilemeyeceğini gösterdiğini görmek mümkün. Vazgeçmekten öte, endüstrileşmiş modern toplumun bilimi olarak bilinen sosyolojiden postmodern bir sosyoloji yaratma çabası içinde oluşu hayranlık uyandırıcıdır.
Bu derlemenin en önemli metinlerinden biri olarak Musa Öztürk’ün “Tüketici Ayartma ya da Yoksullaşarak Tüketme” yazısı da ele alınabilir. Sosyolojinin kuramsal penceresine yastığını yerleştiren yazar öncelikle küreselleşme ve onun sonucunda ortaya çıkan yoksullaşma problemine odaklanıyor. Bunu yaparken de Bauman’ın çalışma etiği ve tüketim argümanlarını tartışan yazar dünyadaki tüm ekonomik sömürüler kapsamında özellikle de gelir dağılımındaki adaletsizliğin aslında nasıl da iyi bir düelloya davet aracı olduğunu şöyle ifade ediyor:
“Dünya iki sınıf insandan oluşmaktadır: tokluktan uyuyamayanlar ve açların korkusundan uyuyamayanlar.”
Kitabın yine önemli vurgularından biri olarak gördüğüm ve Bauman sosyolojisinin en önemli sorunsallarından biri olan “etik”, dört ayrı yazı üzerinden analiz ediliyor. Bu yazıların aşktan dinlere, gündelik yaşantıdan ahlak kavramına kadar geniş bir yelpazede Bauman’ı yaşamlarımıza konuk ettiğini görüyoruz.
Belki de Türkiye örneklerinin Bauman yaklaşımıyla en sağlıklı ele alındığı bölüm olan Holocaust bölümünde Güney Çeğin Dersim’de devletin uygulamış olduğu trajik toplumsal ve askeri baskıyı “Türdeşleşme Projesinin Müphem Cüzü: Dersim, Devlet Raporları ve Kartografik Şiddet” başlığı altında ele alıyor.
Bauman’ı sosyolojiyle uğraşan ve sosyoloji eğitimi almamış okuyucular için aynı nesnellikle anlamaya ve anlatmaya odaklı bir derleme ile karşımıza çıkan “Bauman Sosyolojisi” bir kuramsal portrenin çok ötesinde bir kitap. Kuramsal ve metodolojik anlamda bu kadar saydam bir düşünselliğe sahip bir teorisyen hakkında yazılması ve yazarları birbirinden farklı yaklaşımları olmasına karşın, kitabın derli toplu bir derleme olarak okuyucularıyla buluştuğunu belirtmek gerekir.
0 yorum:
Yorum Gönder